Bu Özbek şehrinin topraklarındaki kültürel katman yaklaşık iki düzine metredir - bu derinlikte arkeologlar burada MÖ 4. yüzyıla kadar uzanan bina ve yapıların, antik sikkelerin, mutfak eşyalarının ve yemeklerin kalıntılarını bulurlar. Buhara'nın banliyölerinde, Özbekistan'ı ziyaret eden tüm turistlerin ilgisinin her zaman yüksek olduğu birçok antik manzara da korunmuştur.
Zamanın gri saçlı koruyucusu
Buhara'nın bu banliyösü, geçen yüzyılın 80'lerinde bir şehir statüsü aldı, ancak bundan yüzyıllar önce 7. yüzyılda kuruldu. Vabkent'in altın çağı, 9. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar hüküm süren bir Türk hanedanı olan Karahanlılar dönemine düştü. O zaman, bugün sadece bir minarenin kaldığı muhteşem cami inşa edildi. Görkemli yapının yüksekliği neredeyse kırk metreye ulaşıyor ve cephesi, tuğla gibi bir dama tahtası deseninde düzenlenmiş düzenli şekilli cilalı taşlardan yapılmıştır. En üstteki yazıt oyma pişmiş topraktan yapılmıştır. Buhara banliyölerindeki minarenin MS 1199'da Buhara'nın en yüksek yetkilisi tarafından yaptırıldığı yazıyor.
Derviş tarikatının izinde
Müslüman münzevi keşişlere derviş deniyordu ve Özbekistan'daki sığınakları, merkezinin beş kilometre batısında, Buhara'nın banliyölerinde bulunuyordu. Köyün adı Sumitan ve ana mimari simgesi artık UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor.
Chor-Bakr mimari kompleksi, inşaatı MS 9. yüzyılda Samaniler döneminde başlayan bir nekropoldür. Nekropol "Dört Kardeş", yerel inanışlara göre peygamberin soyundan gelen Ebu Bekir Saad'ın mezar yeridir. Bir zamanlar bu adam Djuybar seyyidlerinin hanedanını kurdu.
Ölüler şehri, sokakları ve avluları, mezar taşları ve dakhmaları olan bir nekropol olarak adlandırılır. Ölüler şehrinin merkezi cami, medrese ve dervişlerin yaşadığı manastırdan oluşmaktadır. Cami ve hanakanın cepheleri kemerli portaller şeklinde yapılmış olup, yan duvarlarda iki katlı sundurmalar bulunmaktadır.
Başka bir ikonik derviş topluluğuna Baha ad-Din denir. Geleneksel cami medresesi ve minareden oluşmaktadır. 16. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen Buhara'nın banliyölerinde bulunan Baha ad-Din, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde de onurlu bir yere sahiptir.