cazibe açıklaması
Ünlü Uç-Şerefeli-Cami Camii veya diğer adıyla üç şerefeli cami, Edirne çarşısının kuzeyinde ve şehrin ana meydanının sağında yer alır. Şehrin ana caddesi üzerinde, Bedesten kapalı çarşısının karşısındadır. Yapının yapıldığı yıllarda (1437-1447), şehrin en büyük binasıydı. Özgün mimarisi, Selçuklu tapınağından klasik tapınağına geçişin izlerini taşır.
Caminin bir özelliği, Osmanlı mimarisi tarihinde ilk kez burada kullanılan oldukça geniş avlusudur. Bu açık avlunun ortasında, mescide giderken yüzünüzü, ellerinizi ve ayaklarınızı yıkamanın adet olduğu şadırvan çeşmesi yer alır. Avlunun etrafı kubbelerle örtülü galerilerle çevrilidir. Ek olarak, caminin inşası sırasında başka bir yenilik kullanıldı - daha önce olduğu gibi birkaç kubbeden değil, bir kubbe şeklinde tavan yapmayı öğrendiler. O dönemde devasa olan kubbe, iki dış duvar ve içeride iki masif sütun üzerine oturan altıgen bir kasnağa oturmaktadır. Kubbenin çapı 24 metredir.
Dikdörtgen avlunun köşelerinde yer alan farklı stil ve yükseklikteki dört minare, bu sıra dışı camiye ayrı bir çekicilik katmaktadır. Devasa devasa binayla ilgili olarak şaşırtıcı derecede orantısız görünüyorlar - çok uzun ve inceler. Bunların en yükseği 67 metre yüksekliğinde, her biri ayrı merdivenli üç adet şerif balkona sahiptir. Minare, orijinal bir zikzak deseni oluşturan kırmızı ve beyaz taştan yapılmıştır. "Baklavalı" (baklavalı anlamına gelir) adı verilen ikinci minare, baklava biçimli bir süsleme ve iki şerefe ile süslenmiştir. "Burmals" (yani bükülmüş anlamına gelir) olarak adlandırılan üçüncü minare, minareyi saran bir spiral şeklinde orijinal dekorasyonu ile dikkat çekiyor ve klasik dördüncü gibi, sadece bir balkona sahip. Genel yapısı itibariyle caminin hala standart olduğunu belirtmek gerekir.
Uch-Sherefeli-Jami Camii, 1751'deki güçlü bir depremde ağır hasar gördü. 1763 yılında kısmen restore edilmiş, 1930 ve 1999 yıllarında ise tamamen restore edilmiştir. Edirne'deki Uch-Sherefeli, Osmanlı mimarisinin yeni form arayışları sırasında dikilen bir yapı örneği oldu. Konya ve Bursa Selçuklu üslubundan İstanbul camilerinin klasik Osmanlı üslubuna geçişi açıkça göstermektedir.